Geçmişten Günümüze Silahların Gelişimi
Silah, insan hayatında “savaş” olarak nitelendirilen, fizik gücünün yetersiz kaldığı zorlu mücadelelerde her daim insanoğlunun hayatında yer edinmiş bir alettir. Her ne kadar adı ve kullanım şekli farklı olmuş olsa da, silah her dönemde insan ırkının vazgeçilmez aracı olmuştur.
Taş uçlu ok ve mızraklar M.Ö. 40.000
Tarih boyunca insanoğlu, kendisini ve çevresindekileri korumak adına birtakım önlemler almak ve stratejiler geliştirmek durumunda kalmıştır.
Avlanmanın yanı sıra, kimi zaman vahşi hayvanlara karşı kendisini savunmak, kimi zaman ise bölgesini koruyabilmek veya yeni topraklar elde edebilmek amacıyla kendi gücünün ötesinde aletlere gereksinim duymuştur.
Bu amaçla insanların silah olarak kullandığı ilk araçlar taş ve kemikten ibaretken, insanlar zamanla taşı yontmayı öğrenmiş ve taş balta kullanmaya başlamıştır. Sonraki evrelerde ise bıçak ve ok ucu yapmayı öğrenerek savunma ve saldırı kapasitesini artırmıştır.

Kılıcının kullanılmaya başlaması M.Ö.5000
İnsanoğlunun bu gereksinimi günümüzde de artarak devam etmektedir. Yine her gelişme hareketinde olduğu gibi silahın da bir önceki şeklinden esinlenilmesi kaçınılmaz olmuştur.
Eskiden geniş surlar ardında kaleler içlerine taş atan eski tip mancınık sistemi varken, günümüzde füze, roketatar, yürüyen kuleler ve havan topu gibi modern silahların ortaya çıkması silahların tarihi gelişimi adına iyi birer örnek olabilir.

Mancınığın kullanılmaya başlaması M.Ö.500
Barutun keşfi ile birlikte silahlanma süreci yeni bir boyut kazanmıştır.
Barutun icat edilmesi, sanayinin gelişmesi ve imalat makineleri ile başlayan makineleşme, silah sektörünün altın çağını yaşamasını beraberine getirmiştir.

Barutun icadı M.S.800
Atom bombasının icadı
Zamanın gereklilikleri olarak ortaya çıkan silahlanma ihtiyacı, günümüz dünyasında güç savaşlarının emrinde korkunç bir unsur haline gelmiştir.

Atom bombasının icadı M.S.1942
Türk kültüründe silahın yeri
Silah Türk kültürünün vazgeçilmez öğelerinden belki de en önemlisi denilebilir. Türk tarihi, ok, mızrak ve kılıçlara kuşanmış savaşçılarının yüzyıllar boyunca at sırtında yaptığı fetih örnekleriyle doludur.
Göçebe bir toplum yapısına sahip olunması, Türklerin silaha bakış açısındaki esas kriter olduğu da rahatlıkla söylenebilir.