9.yy’da Kuzey’de Norman kavmi ile Güney’de Mir halinde yaşayan Slav toplulukları Normanların güneye inmesi ile etkileşim içerisinde olmuşlardır. Zaman içerisinde de bu topluluklar Rus etnonimi altında birleşmişlerdir. 8-9.yy’larda Vikingler, Ladoga ve İlmen gölü etrafında yaşamakta olan Slavları kendi egemenliklerine alarak kendi şehirlerini kurmuşlardır.Geniş toprakları egemenlikleri altına alan Rurik, Rus Devleti’nin kurucusu olarak kabul edilmektedir. Novgorad Knezliği 9.yy’da Rus yurdunun en önemli ve zengin ticaret merkezi haline gelmiştir.Rus devleti içerisinde dikkat çeken lider, Kiev’i ele geçirmesi ile ülkenin kuzey ve güneyine hakim olmuşlardır.
Rus Devleti’nin kurucusu Rurik
Oleg’den sonra Vladimir döneminde ise en önemli olaylardan birisi sayılabilecek şey de Rusların Ortodoks Hristiyanlığı benimsemeleridir. Bununla birlikte yazı dili ortaya çıkmış Kiril Alfabesi kabul edilmiştir. Kiev Knezliği çok geçmeden Moğol İmparatorluğu egemenliği altına girmiştir. Altınorda hakimiyetindeki bu bölgeler yarlıklar verilerek onların ve Baskak’ların sayesinde yönetilmiştir. Zaman içerisinde büyük Prensliği alan Moskova Knezliği, yavaş yavaş güçlenmeye başlamıştır. Moskova Knezliği gittikçe büyümeye başlamış, diğer Knezlik halklarını da etrafında toplamaya başlamıştır. 1380 Kulikovo Muharebesi’nde Ruslar, Moğoları ilk defa yenmiştir ve bu olay sonucundan yaklaşık yüzyıl sonra anca devlet kurulmuştur. Bu dönemde Moskova Knezi İvan ile Bizans Prensesi Sofya evlenmiş ve bunun sonucunda da Üçüncü Roma Teorisi ortaya konmuştur. Altınorda’nın yıkılması ile bölgede hanlıklar ortaya çıkmış ve Rusların Türkistan Coğrafyası üzerinde yayılmacı politikası bu hanlıklardan olan Kazan Hanlığı’nın 1552’de yıkılması ile başlamıştır.

İlk olarak Kafkasya bölgesindeki yayılmacılığına bakılacak olursa, Kabardey Prensliği’nin Moskava Knezi ile kızını evlendirmesi ve bölgede ayrı olan Kartli-Kakheti Krallığı’nı birleştirmesi ile başlamıştır.Bunların sonucunda Kafkasya’nın kuzeyine daha rahat inmişlerdir. En büyük işgal ise I.Petro döneminde Derbent seferi ile olmuş bölgede uzun süre kalmıştır. 18.yy’da Avşar devletinin yıkılması ile bölgede Azerbaycan hanlıkları oluşmuş ve dönemin Rusyası’da bu iç karışıklıkları Hanlıkların birbirleri ile mücadelelerini çok iyi kullanmış ve yönetmiştir. 1813 yılında Gülistan Antlaşması ile kuzeydeki bazı hanlıkları almış ancak 1828 yılında Türkmençay Antlaşması sonucunda Aras Nehri’nin kuzeyi Ruslar’a Güney’i İran’a bırakılacak şekilde bölüşülmüştür.

Türkistan bölgesinde ise Kazakistan’da Ulu Cüz, Orta Cüz ,Küçük Cüz; bunların yanında Buhara,Hokand, Fergana, Hive, Semerkand gibi hanlıklarda mevcuttur.Rusya Bölgedeki bu güçler arasında ikilik çıkartarak Kafkasya’da yaptığı gibi bir durum oluşturmuştur.Ruslar Koloni sisteminde üç çeşit Koloni kullanmışlardır.Türkistan bölgesinde kullandıkları yayılmacı politikada halkın hiçbir şekilde iç işlerine karışmamışlardır ve Ruslar nüfus olarak da bölgede daha azdır çünkü Türkistan bölgesinde bilinç diğer bölgelere göre daha fazladır. Türkistan’ı kontrol altına almaları zamanla olmuştur. Zaman içerisinde Buhara dışta kalacak şekilde Semerkand, Fergana ve Sri Derya içine alan bir Türkistan Genel Valiliği oluşturulmuş,Rus okulları kurulmuş ve bölge çocuklarının bu okullarda okutulması amaçlanmıştır.
Sibirya’da ise Koloni sistemi daha farklıdır. Bölgenin ele geçirilişi yıllar içerisinde belli noktalara ostroglar kurulmuş ve bu ostroglara Don Kazakları görevlendirilmiştir. Don Kazakları da aileleri ile gittikleri için bölgede Rus nüfus artışı olmuştur. Daha sert şekilde bir politika izlenmiş bir gecede en yakın nehre götürülerek pek çok halk Hristiyanlaştırılmıştır. Oryantalist ve Misyonerlik çalışmaları Türkistan bölgesine görece daha yoğun ve başarılı olmuştur.
Rusların bir diğer kolonisi “Ticaret kolonisidir”.

Petro döneminde haritacılık çalışmaları yapılmış ve gemiler dört gruba ayrılmışlardır.ilki beyaz denizden Ob körfezine kadar, ikincisi Ob körfezinden Taymr adasını da geçerek Lena’ya kadar, üçüncüsü Lena’dan Çikotya’ya kadardır. Bu üç grup başarılı olamamış pek çoğu iskorpit hastalığına yakalanmışlardır. Dördüncü grup ise Kamçatka’dan yola çıkmışlar. Aleutian adalarını da geçerek Alaska’yı bulmuşlardır ancak farkına varamamışlar, Rusya’ya tekrar dönerken Önderleri Bering ile birlikte bir adada iskorpitten bütün mürettebat ölmüştür. Alaska tamamen keşfedildikten sonra burada ticaret kolonileri kurulmuş ve Kürk Ticareti açısından oldukça zengin bölgeye rağbet artmıştır. Ancak daha sonra kürk ticaretinin önemi azaldıkça Alaska’nın da önemi azalmıştır ve Ruslar, Alaska’yı Amerika’ya satmıştır.Sonrasında ise bu bölgede Altın çıkarılmıştır.