Cumhuriyetin ilanıyla birlikte her alanda yapılan kalkınma amaçlı atılımlar arasında belki de en dikkat çekici olanı yerli uçak sanayiinin kurulması oldu.
Gelişmiş ülkelerdeki bilinen en gelişmiş uçaklarla rekabet edebilir nitelikte uçak üretme fikri Mustafa Kemal Atatürk’ün yıllardır hayalini kurduğu en önemli projelerinden birisiydi.
Vecihi Hürkuş
Cumhuriyetin ilan edilmesinin ardından havacılık ve uçak sanayi alanındaki gelişmeleri incelemek ve bu alanda çalışma yapmak üzere Avrupa ülkelerine 6 kişiden oluşan bir heyet gönderildi. Altı kişiden oluşan bu ekip üyelerinden birisi de birçoğumuzun adını bildiği Vecihi Hürkuş idi.
Uçak fabrikasının kurulması öncesinde ilk uçak, Türk Havacılığının sembol ismi Vecihi Hürkuştarafından üretildi. Tayyare Mektebinden Pilot Astsubay olarak mezun olan Vecihi Hürkuş, Kurtuluş savaşı sırasında yaptığı önemli keşif ve destek uçuşları nedeniyle kırmızı şeritli İstiklal Madalyası almış başarılı bir pilottu.
Edirne’ye yanlışlıkla inen bir yolcu uçağını kurtaran Vecihi Hürkuş, hizmetleri karşılığında uçağın kendisine verilmesi ile çok önemli bir karar alacak ve kendisi de uçak üretecekti. İzmir Seydiköy Hava Mektebi’nde uçak yapım çalışmalarına başlayan Hürkuş, 1924 yılında Yunanlılardan ele geçirilen motorlardan yararlanarak ilk Türk uçağı olan “Vecihi K-6” adını verdiği uçağı üretti.

Vecihi Hürkuş’un kardeşlerine gönderdiği K-6 önünde çekilmiş fotoğrafı
İlk yerli uçak fabrikasının kurulması
İlk Türk demiryolu müteahhidi Nuri Demirağ, uçak sanayisinin önemini farkettiği için bu alanda çalışmalara başladı. 1936 yılında Beşiktaş’ta bulunan deniz müzesinin yanında, özel sermayeye ait olan ülkenin ilk uçak fabrikasını kurdu. Sonrasında halen Atatürk Havalimanı olarak kullanılan Yeşilköy’deki araziyi fabrika yapmak için satın aldı. Bu arazide Gök Okulu Kurarak 290 öğrenci yetiştirdi.
Daha sonra çizim ve projelendirme çalışmaları için Selahattin Reşit Alan’ı projesine dahil etti. Çalışmalar neticesinde 1936 yılında üretilen tek motorlu uçağın ardından 1938 yılında Türkiye’nin ilk yolcu uçağı NUD-38üretildi ve bu uçaklar 1944 yılında dünya havacılığı A Sınıfına alındı. NUD-38 saatte 325 kilometre hız yapabilen ve bin kilometre uçabilecek yeterlilikte ilk yerli uçak olarak üretildi.

Türkiye’nin ürettiği ilk yerli uçak NUD-38
Türk Hava Kurumu (THK), Beşiktaş’taki fabrikaya ilk olarak 65 adet planörün, sonrasında 10 adet başlangıç eğitim uçağının siparişini verdi. Planörler, 1937-1938 yıllarında tamamlanarak teslim edildi. Nuri Demirağ’ın Beşiktaş’taki fabrikada imal edilen ve başarılı uçuşlarına devam eden uçakları, Türkiye’de olduğu kadar yurtdışında da büyük yankı uyandırmıştı. Özellikle çift motorlu uçakların istenildiğinde savaş uçağı istenildiğinde yolcu uçağı olarak kullanılabiliyor olması, bilinen büyük uçak fabrikalarını tedirgin ediyordu. Amerika’nın endişeleri İngiliz ve Almanlara göre daha büyüktü.
Atatürk hayatını kaybettikten sonra yerli uçak ve havacılık konusuna ilgi azalmış ve devlet desteğini çekmişti. Yaşanan sıkıntılı süreç, THK’nın sipariş ettiği 65 adet uçağın zamanında teslimat yapılmaması gerekçesiyle 1939 yılında sözleşmeyi feshetmesiyle yeni bir boyut kazanmıştı.
THK’nın alımdan vazgeçmesi üzerine uçakların bir bölümü Hollanda’ya ambulans uçak olarak satıldı.

Türkiye’nin ilk uçak fabrikasında üretim yapan mühendisler
Alınmayan uçaklar ne oldu?
THK’nın almadığı uçaklar 16.000 uçuş yapmaları ve senelerce uçmalarına rağmen bir tek kaza dahi yaşanmamıştı. Bir tarafta bu enteresan gerçekler yaşanırken diğer taraftan 1941-44 yılları arasında ABD’nin Türkiye’ye verdiği 95 milyon dolarlık savaş malzemesinin hibe edilmesi, fakat bu malzemelerin bakımı için her yıl bütçeden 400 milyon tl ödenmesi kafaları karıştırıyordu.
Nuri Demirağ’ın uçaklarını almayan 1949’un Hava Kuvvetleri Komutanının şu vahim sözleri aslında yaşananlarla ve yerli girişimcilerin yaşadığı sıkıntılarla ilgili ciddi ipuçları veriyordu: “Amerikan yardımından bedava uçak almak dururken uçak fabrikanıza sipariş verirsem yarın bu millet beni asar.”
1920’li ve 1930’lu yıllarda büyük fedakârlıklarla elde edilen savunma sanayi imkan ve kabiliyetleri yavaş yavaş kaybedilmeye başlanmış, yurtiçi siparişleri azalmış ve sonrasında askeri fabrikalar ve sivil teşebbüsler 15 Mart 1950’de çıkarılan kanunla kapatılmıştır.
Peki Nuri Demirağ, gecesini gündüzüne katıp yürüttüğü bu çalışmalarında yalnız bırakılmasaydı, ABD yardımları kabul edilerek yerli imkanlarla geliştirilen uçak sanayiinin önü kesilmeseydi, şu an yeni yeni konuşulan yerli uçak geliştirme konusunda ülkemiz nasıl bir durumda olurdu sorusunun cevabını siz sevgili okuyucularımıza bırakıyoruz.