Irkların kökenleri hakkında zaman zaman gündeme gelen Finliler Türk mü sorusu tarihçiler ve dil bilimciler tarafından yıllardır tartışılagelmiştir.
Olaya dil açısından bakarsak, Ural – Altay dil ailesinin en batıdaki kolunu Finliler meydana getirmektedir. Buradaki Finlilerden kasıt Moskova’nın doğu kısımlarında bulunan;
- • Çeremişler (Mariler)
- • Votyaklar
- • Ostyaklar
- • Samoyedler
gibi az sayıda Türk toplulukları olup, Finlandiya’dakiler değildir. Macarların da Fin-Ugor dil ailesinden ayrılan bir kol olduğu dillendirilmektedir. Ural – Altay dil kolunun;
- • Batı kolunu Finliler
- • Orta kolunu Türkler
- • Doğu kolunu Japonlar ve Koreliler
oluşturmaktadır. Bunların yanı sıra Moğollar, Mançurlar ve bazı kayıp Sibirya kavimleri de bulunmaktadır.
Tarihi açıdan baktığımızda Finliler, Ural Dağları’ndan kuzey batı yönüne doğru bir yayılma göstermişlerdir. Rus milliyetinin doğumuna dek Rusya coğrafyasında rahat bir şekilde yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Rusya’nın Kuzey ve Orta kısımlarındaki yerleşim yerlerinin adının %90 civarında Fince olduğu, bunları kanıtlar bir bilgidir. Orta Asya’da Türklerle birlikte yaşamlarını sürdüren Finliler yukarıda belirtildiği gibi Urallardan İskandinavya istikametine göçmüşlerdir. Bu bakımdan Finliler’in Turan asıllı oldukları söylenebilir.

Matthias Castren adlı Fin milliyetçisi de Turan ideolojisini savunarak Fince’nin Ural – Altay dil ailesinden olduğunu tespit etmiştir. Fin, Moğol, Tunguz dillerindeki şahıs ekleri ve zamirlerin benzerliğine vurguda bulunmuştur. Bu şekilde Finlilerin Türkler, Macarlar ve Moğollarla birlikte Orta Asya’dan geldikleri bulgusuna varmıştır. Hatta bu çalışmalar Slav ve Cermen’ler arasında erimesi söz konusu olan ancak Turan asıllı olan Macarlarda milliyetçilik kıvılcımlarının çakmasına vesile olmuştur.
Yakın tarihe baktığımızda ise yapılan bazı tespitler yukarıdaki tezleri doğrular mahiyettedir. Büyük Kuzey Savaşı’nda (1709) İsveçliler Ruslara yenilmişler ve İsveçli bir subay olan PJ von Strahlenberg Ruslara esir düşmüştü. Sibirya’ya sürgüne gönderilen subay, burada Türki halklar hakkında bilgiler toplamış, Tatar dilinin Fince’ye oldukça fazla benzediğinin farkına varmıştır. Bunu 1730 tarihinde kaleme aldığı “Tatar” kitabında da dile getirmiş ve eserinde Yenisey’de görmüş olduğu bir heykelden bahsetmiştir. Takvimler 1889’u gösterdiğinde Finler bu anıttaki yazıları kaydetmişler ve Orhun Yazıtları’nın çözülmesi çalışmaları bu şekilde hız kazanmıştır. Tüm bu çalışmaların ışığında Finliler ve Macarların Türklerle ırksal bir bağı olduğu sonucuna varılabilmektedir.
Kaynaklar:
- • Prof. Dr. Ahmet Taşağıl, Akademisyen
- • Şuayip Özcan, MEB Eski Bürokratı
- • Naci Cem Önel, Yazar