Türkiye’nin en güney ucu olan ecdat yadigârı Hatay’ın gerçekten çok ilginç bir hikayesi vardır. Zira ilk olarak 638 yılında Müslümanlar tarafından fethedilen ve Bizans’tan alınan Hatay, Tolunoğulları, Ihşitler, Memlükler ve Selçuklular gibi Türk Devletleri tarafından idare olunduktan sonra 1516 yılında Yavuz Sultan Selim tarafından Osmanlı topraklarına katılmış ve bu nadide belde, yüzyıllar boyunca en önemli Türk topraklarından birisi olmuştur.
Hatay Sorunu – Hatay’ın Elimizden Çıkması
402 yıl boyunca Osmanlı hâkimiyetinde kalan Hatay, Osmanlı’nın 1.Dünya Savaşı’nda mağlup olması ve Mondros Mütarekesi’nin imzalanmasından sonra 1918 yılında Fransızlar tarafından işgale uğramış ve tüm Anadolu gibi Hatay için de acı dolu esaret yılları başlamıştır.
Burada Fransız işgalini kabullenemeyen vatansever Türk Halkı, ilk Kuvay-ı Milliye birliğini Hatay-Dörtyol’da kurmuş ve Mondros sonrası İtilaf Devletleri’ne ilk kurşun burada sıkılmıştır (19 Aralık 1918). İlk Kuvay-ı Milliye unsurlarının bu şehrimizde kurulması, Hatay Halkı’nın vatanseverliğinin ayrı bir kanıtıdır.
Burada özellikle Antakya, Yayladağı ve Altınözü gibi Türkmen nüfusun yoğun olarak yaşadığı bölgelerde büyük bir direniş ortaya çıkmış ve istiklâl ateşinin ilk kıvılcımı burada yakılmıştır.
Hatay’ın Suriye’ye Bırakılması
Her ne kadar ilk direnişin başladığı yer de olsa, maalesef Hatay, Kurtuluş Savaşı sırasında masa başında kaybedilmiştir. Öyle ki Türk Ordusu’nun Sakarya Meydan Muharebesi’nde Yunan birliklerine karşı destan yazdığı dönemde, Türk Ordusundan gözü korkan Fransa, TBMM’den barış istemiş ve 1921 yılında imzalanan Ankara Antlaşması’yla, işgal altında tuttuğu, Adana, Antep, Urfa ve Maraş gibi yerlerden çekilmeyi kabul etmiştir.
Ne var ki Fransa, ülkemizi terk ettiği bu antlaşma masasında Hatay konusunda diretmiş, Hatay’ın, Fransız işgali altındaki Suriye’ye bırakılmasını istemiş ve artık güney cephesindeki güçleri de batı cephesine kaydırma arzusunda bulunan TBMM, bu talebi kabul ederek, Hatay’ı Suriye’ye bırakmıştır. Ki, bu durum Misak-ı Milli’den verilen çok önemli bir tavizdir ve Hatay halkını çok yaralamıştır.

Hatay’ın Bağımsız Devlet Olması
Suriye’de kalmayı bir türlü kabullenemeyen Hatay halkı, Türkiye’ye geri dönmek için defalarca girişimlerde bulunmuşlar, hatta Mustafa Kemal’in 1923’teki Adana gezisinde Antakyalı bir grup Paşa’nın yanına gelip, “Bizi kurtar” diye sitem etmişlerdir. Mustafa Kemal ise onlara; “Kırk asırlık Türk Yurdu düşman elinde esir kalamaz” diyerek cesaret vermiştir.
Mustafa Kemal, “Hatay benim şahsi davamdır” dediği meselede çözüm bulabilmek için konuyu Milletler Cemiyeti’ne taşımış ve 5 Temmuz 1938’de Milletler Cemiyeti’nin de kararı gereği Türk ve Fransız Ordularının denetiminde Hatay’da bir seçim yapılıp, Bağımsız Hatay Cumhuriyeti kurulmuştur.

Hatay’ın Türkiye’ye Katılması
Hatay’ın Cumhurbaşkanı seçilen Tayfur Sökmen, 2.Dünya Savaşı’nın çıkması üzerine 29 Haziran 1939’da Hatay Meclisi’nin aldığı kararla Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlandığını ilan etmiş ve 23 Temmuz 1939’da Antakya Kışlası’na Türk Bayrağı çekilmiştir. Maalesef, Hatay’ı şahsi davası olarak gören Mustafa Kemal’in ömrü, onun anavatana döndüğünü görmeye yetmemiştir.
Özetle Hatay, yaklaşık bir yıl boyunca bağımsız bir Türk Devleti olarak yaşamış ve düşmana ilk kurşunu sıkan vatanperver Hatay Halkı’nın isteğiyle sine-i devlete, Türkiye Cumhuriyeti’ne dönmüştür. Allah, bir daha ayırmasın diyelim.