Harem, özellikle Osmanlı Tarihi içinde en fazla magazinel olarak ele alınan ve hiç kuşkusuz en fazla çarpıtılan konu olagelmiştir. Zira hayal ürünü anlatımlarda sarayın bu bölümü, tamamen Padişah’ın zevkine göre tanzim edilmiş ve Padişahların önüne gelen kadınla yatıp kalktıkları ve bir anlamda sürekli eğlencelerin rakkaselerin ve zevk-ü sefanın egemen olduğu bir sefahathane gibi gösterilmiştir. Peki bu işi aslı-faslı nedir? Dahası günümüzdeki bu çarpık harem algısı nereden çıkmıştır?
Harem Kelimesinin Anlamı Nedir?
Harem Kelimesi Haram Kelimesi’nden Gelir
Bu fantaziyelerin ortaya çıkmasının en önemli sebebi, şüphesiz müsteşrik, oryantalist ya da şarkiyatçı dediğimiz Avrupalı –sözümona- Doğu Dünyası uzmanlarının, o kendi arzularını yansıtan hayal gücüdür.
Sözgelimi Marco Polo gibi bazı gezginler, hiç görmedikleri, dahası görmelerine imkân dahi bulunmadığı harem gerçeğiyle ilgili akla hayale gelmeyecek fantaziler üretmişler ve asırlar boyunca hayali hakikat diye sunmuşlardır.
Evvelce bilinmelidir ki, hiçbir Avrupalı’nın harem gerçeğini bilmesi, harem hayatına vâkıf olması mümkün değildir. Zira harem kelimesi haram kelimesinden gelmiş, yani padişah dışında hariçten hiçkimsenin hareme girmesine izin verilmemiştir. Padişahın ailesi anlamına gelen haremde sadece düzeni sağlamak için hadım harem ağaları ve hizmet etmek için cariyeler bulunmuştur. Haremin kapısında bile; “Ey iman edenler! Size ait olmayan evlere izinsiz girmeyiniz.” ayeti bulunmaktadır ki, bu, haremin padişahın evi-ailesi olduğunu ve oraya girmenin yasak olduğunu vurgulamak içindir.

Padişahlar Tüm Cariyelerle Birlikte Olabilirler miydi?
İşte en fazla çarpıtılan konulardan birisi de hiç şüphesiz budur. Zira İslâm hukukuna göre en fazla 4 kadınla evlenebilen Padişahlar, sanki tüm cariyelerle de birlikte olabilirmiş gibi bir algı yaratılmıştır ki, bu durum zinhar gerçeği yansıtmamaktadır.
Cariye, hizmetçi statüsündeki kadınlardır. Zaman zaman savaş esiri olarak da saraya hizmetçi olarak getirilen cariyeler, çoğunlukla gündüz işlerini yaptıktan sonra gece evlerine gitmişler, haremde kalmak zorunda kalmamışlardır.
Dahası, zaman zaman padişahlar, bu cariyeler içinden bazılarına nikâh kıyarak onları da eşi hâline getirebilmiştir. Burada her ne kadar istifraç hakkı denilen bir hak bulunsa ve padişah bu hakla bir cariyeyle birlikte olsa bile, bu, bir gecelik bir ilişkiden öte anlamlar taşımış ve istifraçla birlikte olunan cariyelerin de statü bakımından padişah eşleriyle aynı statüde olması, bir anlamda padişahın hanımı sayılması teamülü uygulanmıştır. Ki Osmanlı Padişahlarlarının içinde 3.Murat ve 3.Mehmet dışında böyle bir uygulamaya tevessül eden de olmamıştır.
Özetle harem, batılların anladığı şekilde bir fantezi mekânı değil, ciddi bir disiplinin olduğu, Valide Sultan’ın (Padişahın annesinin) çekip çevirdiği, dışarıdan hiçkimsenin içeriye giremediği, Padişah kadınlarının ve kızlarının ciddi bir terbiye ve eğitim gördükleri saadethanedir.