İstanbul Aydın Üniversitesinde Saygıdeğer hocam Dr. Yalçın Koçak’ın moderatörlüğünü yaptığı “Sanayi Keneviri Forumu”na katıldım.
Kenevir bitkisi
Akademiden iş dünyasına, bürokrasiden basının konuya hassasiyet duyan kalemlerine kadar ve hatta Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’ndan çok değerli isimlerin katıldığı iki oturumluk sunum ve analizler gün boyu devam etti ve kenevirin başta endüstri ve sağlık olmak üzere temel alanlardaki kullanımı değerlendirildi.
Ülkemizin bu önemli milli meselesini ulusal gündemimize taşıyan güçlü kalemlerimiz Yalçın Bayer ve Abdurrahman Dilipak Beyefendiler de foruma katılım gösterdiler.
Bu forum bende Sanayi Keneviri ile ilgili çok önemli bir farkındalık yarattı. Öncelikle neden yasaklandığından biraz bahsetmem gerekiyor.
Kenevirin tarihi ve Kenevirin Yasaklanması
1900’lü yıllarda Amerika’da altın madeni sahibi ve aynı zamanda siyasetçi olan W. R. Hearst, ülke çapında birçok gazete ve dergilerin de patronuydu. Bilin bakalım başka neleri vardı? Ormanları… ve kâğıt üreticiliği yapıyordu. Kenevirden yapılan kağıt, tabiki Hearst’ın en büyük rakibiydi.
Kenevirin bir diğer rakibi ise petrol şirketi olan Rockefeller’dı. Kenevirden bioyakıt kullanımı bunun ana sebeplerindendi. Mesela ülkelerde biyodizel’in başına gelmeyen kalmadı farkında mıyız acaba?
Ayrıca Dupont şirketinin ana hissedarı Andrew Mellon ise petrol ürünü olan plastik üretmek için patent sahibiydi. Fakat kenevir, biyoplastik üretimi ile pazar payını yüzde seksen oranında baltalıyordu.
İnternette biraz araştırma yaptığınızda bu bilgilere kolayca ulaşabilirsiniz.
Tesadüfe bakın ki tam o dönemde Mellon, ABD Başkanı Hoover yönetiminde hazine bakanı oldu ve yeğenini Federal Narkotik Birimi’nin başına atadı. Hearst, Rockefeller, Mellon ve bir dizi ilaç firması sahibi, yaptıkları toplantılarda servetlerini büyütmelerine engel olan kenevir ile mücadele etme kararı aldılar. En büyük rakipleri keneviri alaşağı etmeliydiler. Ama nasıl?
Marihuana sözcüğünü, Hearst’ün gazeteleri aracılığıyla en tehlikeli uyuşturucu olarak beyinlere kazıdılar. Bu sözcükle kenevirin ne olduğunu unutturmak istiyorlardı. Onun yerine tehlikeli bir uyuşturucu madde profili çizdiler ve istedikleri gibi başarıya ulaştılar. Marihuana’yı yasaklatmayı başardıklarında keneviri yasaklatmış oldular. Karar verildiğinde komitede olan doktor bile keneviri yasakladıklarını bilmiyordu.
Bu arada 1920 yıllarında Amerika’da pamuk üretimi çok hızlı bir şekilde artmıştı. ABD’nin kendi pamuğunu dünyaya satması için karşısındaki en büyük rakip olan kenevirin küresel çapta yasaklanması gerekiyordu. Bu kampanya da malesef başarı ile sonuçlandı ve kenevir dünya çapında ekimi, tüketimi ve satışı yasaklanmış, en tehlikeli uyuşturucu maddelerden biri olarak damgalandı.
Bu gün ABD, Arjantin, Avustralya, Belçika, Brezilya, Kamboçya, Kolombiya, Kosta Rika, Hırvatistan, Çek Cumhuriyeti, Ekvator, Estonya, Fransa, Hindistan, İran, Pakistan, Kuzey Kore, Uruguay, İspanya gibi dünyanın çeşitli yerlerinde kenevirin üretimi ve tüketimi çeşitli ölçülerde serbest kalmış olsa da yaklaşık yüz sene önce başlayan antipropagandanın etkileri hala şiddetli şekilde devam etmektedir. (1)
Türkiye’de durum nedir diye sorarsanız, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından alınan karara göre Türkiye’nin 19 ilinde izin alınması şartıyla kenevir üretimine izin verildi.
Bu arada 1930’lu yıllardan bu yana kanun ve yönetmeliklerdeki yetersiz revizyonlar ile bu günlere kadar geldiğimizi bu forum sayesinde öğrendim.
Uzun zamandır aklımda olan, “Yasama” konusunda milletin önerilerinin sunulacağı, millet ile milletvekillerini seçim sonrası daha da çok birbirine kenetleyecek, daha aktif bir e-yasama platformu ihtiyacının ivedilikle gerçekleşmesi gerektiği düşüncesi daha ağır basmaya başladı. Bunu da bir başka yazı konusu yapalım, Dr. Yalçın Koçak’ın dediği gibi “Ebû Kenevir”e devam edelim.
Forum sonrası eve geldiğimde herkese kenevir faydalarını anlatmaya başladım. Belli ki forum pozitif algı konusunda bende çok etkili oldu. Ananem’e sordum, keneviri tanımıyor, yahu “kendir” diyorlarmış eskiden dedim, gözünden tanıdı. “A be kızanım kendir tuumu kansere bile iyi gelii derlerdi” dedi.
Kenevirle tedavi edilen hastalıklar sadece kanserle sınırlı değil, beyin hastalıklarından göz tansiyonuna, kalp rahatsızlıklarından epilepsiye, mide ve uyku bozukluklarından romatizmal rahatsızlıklara, psikiyatrik sorunlardan kemoterapinin doğurduğu yan etkilerin yok edilmesine kadar birçok derde derman olduğu artık biliniyor. (2)
Bunca yıl çok zaman kaybettik, birçok şeyden geri kaldık..
Velhasıl, bizden bizi almışlar, biz başka bir biz olmuşuz. Şimdi ayılıyoruz yavaş yavaş, bizden çalınan bizi tekrar yerine koymaya çalışıyoruz.
Franz Kafka demiş ki “Beyinlerimiz savaşsın isterdim; ama görüyorum ki silahsızsınız bayım”.
Bizi silahsızlandırmak istediler, ama çok şükür ki biz şarjörlere fikirlerimizi koymaya başladık.
Şimdi sırada ateş etmek kaldı..
Fikirlerimizi ateşledikçe hedefi tam isabetle vurabilecek kabiliyete sahibiz!
Saygılarımla..
Hasan Özkan
Twitter: @HasannOzkann