Bir toplumu diğerlerinden ayıran, onu nev-i şahsına münhasır yapan olgu hiç şüphesiz kültürüdür. Zira dünya üzerinde yaşayan tüm toplumlarının kendilerince onları diğer toplumlardan ayıran kültürel özellikleri, gelenekleri ve kültürel figürleri vardır. Şimdi dilerseniz, daha evvel kısaca tarihini ele aldığımız can Azerbaycan’ın kültürünü de bu minvalde tanımaya çalışalım.
Azerbaycan’da Konuşulan Diller
Bilindiği üzere dil ve din, bir toplumu toplum yapan en temel iki unsurdur. Buna üçüncü olarak eklenebilecek en önemli unsur ise hiç şüphesiz tarih olup, bu üçüncüsü diğer ikisini de içine alan bir yelpazedir.
Azerbaycan’da Rusların deyimiyle Azerice, bizim deyimimizle ise Azerbaycan Türkçesi konuşulmaktadır. Türk Dünyası’ndaki pek çok kandaşımızla dil konusunda birbirimizi anlamamız mümkün değilken, herhangi bir Azerbaycan Türkü ile konuşamayacağınız, anlaşamayacağınız hiçbir şey yoktur. Bu durum gerek coğrafi koşulların etkisi, gerekse Azerbaycan Türkleri ile olan tarihsel bağların sürekliliğinin ve dahi bu kandaşlarımızın milli kimliklerine verdikleri önemin bir sonucudur.
Azerbaycan Türkleri farklı bir coğrafyadaki akrabalarımız gibidir. Zira Türkiye içinde bile bölgeden bölgeye şive ve ağız farklılıkları sonucu bazen birbirimizi anlamakta zorlanırken, Azerbaycan Türkçesi, Anadolu içindeki pek çok şive ve ağızdan bile daha belirgin ve daha anlaşılırdır. Azerbaycan’da Türkçe’nin dışında yoğun olmamakla birlikte Rusça‘da konuşulmaktadır.
Azerbaycan’da Din ve İnanç

Bibi Heybet Camii
Halkının yaklaşık %96’sı Müslüman olan Azerbaycan, Türkiye’nin aksine mezhepsel olarak Şiilik anlayışının Sünnilikten daha yaygın olduğu bir coğrafyadır. Hiç şüphesiz bunda İran’la olan coğrafi yakınlık, bu bölgede hüküm süren Akkoyunlular ve Safeviler gibi Türk Devletleri’nin Şiilik anlayışını benimsemeleri ve Fars Kültürü’nün bu coğrafyada çok baskın olması gibi sebepler etkili olmuştur.
Geriye kalan %4’lük nüfus içinde ise İran’ın eski inancı olan Zerdüştlüğe (ateşperestlik) mensup olanlar, Hıristiyanlar ve Yahudiler tarafından İslâmiyet gibi dinlerin geçersiz kaldığı tezini işlemek için oluşturulan marjinal Bahailik dini mensupları bulunur.

Ateş Tapınağı
Azerbaycan’ın Etnik Yapısı
Azerbaycan’da hâkim unsur olarak nüfusun çok büyük bir kısmını Türkler oluştururken, komşu İran’da da Azerbaycan kökenli milyonlarca Türk yaşamaktadır. Şii inancından dolayı Azerbaycan Türkleri’yle İranlılar kolay bir şekilde etkileşime girmiş ve yüzyıllar içinde Farslarla kaynaşmışlardır.
Ülkede Azerbaycan Türkleri dışında Rus, Ermeni ve yerli bir Kafkas halkı olan Lezgiler bulunmaktadır. Lezgiler de Türk soyundan olmakla birlikte, bazı teorisyenler onların Karadeniz’deki Laz vatandaşlarımızla aynı kökenden geldiklerini iddia etmişlerdir. Dolayısıyla Azerbaycan’da etnik olarak da renkli bir görüntü mevcuttur.
Azerbaycan Mutfağı

Şah Pilavı
Dünyanın en zenginlerinden kabul edilen Azerbaycan mutfağında genellikle etli, sebzeli yemekler ve hamur işi çeşitleri tüketilir. Çorbanın olmadığı sofra ise yok gibidir. Zeytinyağlı yemeklerin pek tercih edilmediği Azerbaycan’da, dolmanın 30’dan fazla çeşidi yapılırken, en sevilen yemek olan pilavın ise 100’den fazla çeşidi yapılıyor.
Şah Pilavı
Azerbaycan’ın en meşhur yemeği Şah Pilavı denilebilir. Pirinç, kuzu eti, kuru kayısı, kuru erik, kestane ve kuru üzümden yapılan bu yemek Azerbaycan mutfağının baştacı kabul ediliyor.
Düşbere
Azerbaycan yemekleri arasında en sevilenlerden birisi de Düşbere. Düşbere, dana veya kuzu etiyle doldurulmuş minik mantılardan yapılıyor. Çok küçük kesilen hamurlar iç malzemeyle özenle doldurulduktan sonra tıpkı mantı gibi bir tencerede haşlanıyor. Kış mevsiminde bolca tüketilen Düşbere, sarımsaklı sos ve sirkeyle birlikte yeniliyor.
Azerbaycan’da Sanat ve Edebiyat

Şirvanşahlar Sarayı
Kültürel bakımdan Anadolu-İran karması bir görüntü arz eden Azerbaycan’da özellikle Nevruz görkemli törenlerle kutlanmakta, Aşura matemi İran tarzı geleneklerle yaşatılmakta ve özellikle şair ve ozanlarıyla kültür-sanat alanında zengin bir görüntü arz etmektedir.
Bahtiyar Vahapzade gibi dev kalemleri yetiştiren , sayısız sanatçı ve sanat eseri ortaya koyan ve 2011 yılında Eurovision’da birincilik kazanarak bizlere gurur veren kandaşlarımızla bağlarımızı koparmamak her tarihimize hem de ecdadımıza karşı olan en büyük borçlarımızdan biridir.