Ankara Savaşı ya da diğer ismiyle Ankara Muharebesi Timur İmparatorluğunun kurucusu Emir Timur ileOsmanlı padişahı Yıldırım Bayezid arasında Ankara yakınlarındaki Çubuk ovasında meydana gelen savaştır.
Timur ve Bayezid Neden Savaştı?
Anadolu’da giderek güçlenen ve beylikleri birer birer birleştiren Osman oğulları batıya doğuya ilerliyor idi. Doğuda Anadolu’dan Uzak doğuya, Altın Ordu’dan Hindistan’a kadar olan büyük hakimiyet sahibi Emir Timur Hindistan seferi sonrası Çin’e gitmeyi arzu ediyordu.
Osmanlı Sultanı Yıldırım Bayezid Han, Anadolu beyliklerini hakimiyeti altına aldığı zaman bu ülkelerin beyleri, o zaman batıya doğru gelmekte olan Timur Han’a sığınmışlardı. Ayrıca Timur 1399’da Bağdat’ı ele geçirdiğinde ve Celayirli Hükümdarı Sultan Ahmed ve Karakoyunlu Türkmen reisi Kara Yusuf Osmanlılara sığınmıştı. Bu beyler her iki Türk sultanını birbiri aleyhine kışkırtıyorlardı.
Osmanlılara gözdağı vermek isteyen Timur, Bayezid tarafından toprakları ellerinden alınan ve Timur’un devletinde kendilerine daha yakın bir sosyal düzen bulan Anadolu beylerinin de kışkırtmasıyla Sivas, Halep ve Şam’ı ele geçirdi. Timur’un Bağdat’a yönelmesi üzerine Bayezid de doğuya ilerleyerek Timur’a bağlı Tahharten’in egemenliğindeki Erzincan ve Kemah’ı istila etti.
Osmanlı sultanının güç ve kuvvetini iyi bilen, Maveraünnehir’deki en kudretli ve zırhlarla mücehhez kuvvetlerini getiren Timur’un ordusu yüz altmış bin askerden oluşuyordu. Ayrıca 32 fili vardı. Buna karşılık Osmanlı ordusunun mevcudu yetmiş bin idi. Timur’un kuvvetleri Osmanlılardan çok fazla olduğu için, Yıldırım Bayezid Han ordu kumandanlarına muvaffak olmak için fedakarane gayrette bulunmalarını istedi.
İki taraftan kaçan ve Timur ile Osmanlılara sığınan beylerin geri istenmesiyle karşılıklı mektuplaşma başlamıştı. Zamanın en büyük iki cihangiri geri adım atmayı kendine yakıştıramamalarının neticesinde, iki Türk hükümdarı 20 Temmuz 1402 günü Ankara’nın Çubuk Ovasında karşı karşıya geldi.

Osmanlı ordusunun merkezinde padişah ve vezir-i azam ile şehzadeleri Mustafa, Musa ve İsa çelebiler bulunuyorlardı. Sağ kolda Anadolu kuvvetleri, Kara Tatarlar ve onların sağında okçular, sol kolda Rumeli kuvvetleri ve Sırp birlikleri ile ihtiyatta Amasya sancak beyi Şehzade Mehmed’in kuvvetleri yer alıyordu. Timur’un ordusunun sağ kanadında iki oğlu Miranşah ve Emirzade Mehmet ve emirler, merkezde hükümdarın kendisi, sol kanatta ise diğer iki oğlu Şahruh Bahadır ve Halil Sultan ile diğer emirler yer almışlardı. Savaş Timur ordusunun saldırısıyla başladı.
Başlangıçta savaşta üstün görünen taraf Osmanlılardı. Bilhassa yeniçeriler ile Osmanlı sağ kolunda tımarlı sipahilerin üstün gayretleri üzerine Timur Han bu mevkilere tekrar kuvvetler sevketti. Ancak bu sırada Osmanlı ordusu iki ihanet ile karşı karşıya kaldı. Sol kolda yer alan ve daha önceden Timur’la anlaşan Kara Tatarlar, Osmanlı kuvvetlerini arkadan vurmaya başladılar. Sağ koldaki bir kısım tımarlı sipahiler de bu sırada Timur’un ordusunda çarpışan beylerini görerek karşı saflarda yer aldılar. Bu gelişmeler üzerine Osmanlı ordusunun sağ ve sol kanadı çöktü.
Yıldırım Bayezid Esir Düştü
Şehzade Süleyman, Çelebi Mehmet ve Sırp despotu kuvvetlerini toplayarak geri çekilmeye başladı. Yanındaki şehzadeleri ve yeniçerilerle akşama kadar muharebeye devam eden Yıldırım Bayezid ise, çekilmeye çalışırken esir düştü.
Timur Han, kendisini iyi karşıladı ve tesellide bulundu. Bir Osmanlı padişahına yaraşır şekilde, izzet ve ikram eyledi. Ancak esaret zilletini çekemeyen Yıldırım Bayezid Han, kederinden ve nefes darlığından, 44 yaşında vefat etti (l403). Kabri Bursa’dadır. Timur Han, ölüm haberini alınca “Yazık oldu, büyük bir mücahidi kaybettik.” dedi.
Emir Timur’un Anadoluyu teslim aldığı dönemde bölgedeki bütün şehirler Müslümanlara ait değildi. Bizans İmparatorluğu’nun önemli limanlarından olan İzmir, sonraki senelerde Aydınoğulları ile Bizanslılar arasında birkaç defa el değiştirdi; Malazgirt zaferinin ardından “ilk Türk amirali” olan Çaka Bey tarafından fethedildi ama Çaka Bey’in ölümünün ardından yeniden Bizanslıların eline geçti.
Aydınoğlu Umur Bey şehri 1328’de tekrar fethetti ama Venedik, Cenova ve Rodos donanmaları 1344’te geri aldılar. 15. yüzyılın ilk yıllarına kadar iki ayrı İzmir vardı: Hristiyanlar’ın kontrolünde olan sahil kesimindeki İzmir ve Müslümanların hâkim oldukları iç kısımlardaki “yukarı” İzmir. Şehrin yukarı tarafı Malazgirt sonrasında Müslümanların eline geçmişti ama sahil ve sahildeki kale, Hristiyanların elinde bulunuyordu. Yapılan bütün kuşatmalar, savaşlar ve mücadeleler işte bu sahil kısmını ele geçirmek için idi.

Haçlı donanmasının İzmir’i Aydınoğlu Umur Bey’den geri almasının ardından İzmir artık Latin şehri haline gelmişti. Şehir Osmanlılar tarafından yedi sene kuşatılmasına rağmen bir türlü alınamamıştı.
Nizameddin Şami‘nin Zafernamesi’nde 1402’de Ankara Savaşını kazandıktan sonra Anadolu’da bir müddet dolaşan Timur’a gelen haberde: “Burada bir kale var; Adı İzmir ve Frenk komutanlarının bulunduğu yerdir. Onların namusu buraya bağlı. Bugüne kadar onların çanını susturan kimse çıkmadı. Onun havra ve kiliseleri abad, mal-mülkü çok ve hazineleri dolu. Frenkler çeşitli yerlerden yağmaladıkları hazineleri buraya getirirler. Bugüne kadar onlar kimseye asla vergi ve haraç ödemediler. Daima Müslümanlara karşı fitne fesat tertiplemişlerdir. Hiçbir padişah onları teshir etmemiş belkide pervasızlıklarına razı olmuşlardır.” denilmektedir.
Bunun dışında Zafername’de Emir Sahipkıran bu sözleri işitince gayret-i diniyyesi harekete geçtiği ve onlara birini gönderip İslama geçmelerini, eğer kabul etmezlerse cizye vermeyi kabul etmelerini istediği söylenir. Fakat Mahnus’un (Munte) kumandalığındaki kale hiçbir şartı kabul etmez. Mahnus’ın hükmü altında bulunan yerlerden askerler ona yardıma gelir. Böylece yaklaşık iki bin mükemmel donanımlı zırhlı süvari kalede toplanır. Durum Emir Sahipkıran‘a bildirilince hemen atına atlayıp ordusuyla birlikte yola koyulur.
Kalenin üç tarafı deniz olduğu için kuşatma tek taraftan yapılmak zorundaydı. Emir Timur kuşatmanın başarıya ulaşması için deniz tarafından da saldırılması gerektiğini anlamıştı. Bu mahzuru ortadan kaldırmak için askerlerini emir vererek kalenin liman girişine kazıklar çaktırıp, askerlerine taş taşıtarak denizi doldurttu.
Sabah başlayan faaliyet akşama bitmişti. Emir Timur, böylece kuşatma için alanı büyütmüştü. Suya çakılan kazıklarla, taşlardan oluşturulan setten kalenin duvarına kadar taarruzda kullanılacak iki köprü yapıldı. Binlerce kişi de kalenin kara surlarının altını kazıp, burayı ağaç kütüklerle takviye ettiler. Daha sonra ağaç kütüklerini ateşe verdirerek hepsinin birden çökmesini sağladılar.
Taarruz başladıktan kısa süre sonra İzmir düştü. Limandaki gemiler ateşe verilmekten son anda kurtuldular. Timur, şövalyeler ve yerel halktan olan bin kadar esirin kafalarını kestirip piramit yaptırdı. Bu sırada kaleye yardım için birkaç Hristiyan gemisi geliyordu. Fakat geç kalmışlardı. Timur kestirdiği kelleleri gelen gemilere fırlattı. Bunun üzerine onlar da kaçtılar
Timur’un bu zaferi önemlidir. Kale haçlıların Anadolu’daki karakolu olarak kullanılıyordu. Timur’dan sonra İzmir birkaç defa daha el değiştirdiyse de 1424’de II. Murad tarafından kesin olarak fethedilmiştir.