Çarşamba, Kasım 29, 2023
Ana SayfaTarih29 Mayıs 1453 - İstanbul’un Fethi

29 Mayıs 1453 – İstanbul’un Fethi

İstanbul, coğrafi ve siyasi konumu nedeniyle yüzyıllardır birçok milletin dikkatini çeken bir şehir olmuştur. Doğu ve Batı arasında adeta bir köprü vazifesi üstelenmesi dolayısıyla ticaretin kesişme noktası konumundadır. İstanbul, tarih boyunca çeşitli milletlerin yönetim merkezi olmuş kültürlerini barındırmıştır.

İstanbul’un Fethinin Nedenleri ve Sonuçları

Küçük bir beylik olarak Bizans’ın sınır boylarında kurulan Osmanlı Devleti’nin İstanbul ile ilgisi kuruluş yıllarında başlamıştır. Fetih’ten önce İstanbul Orhan Bey I. Murad, Yıldırım Beyazıd ve II. Murad tarafından muhasara edildi.

Genç yaşta Osmanlı tahtına oturan II. Mehmed’in İstanbul’u ana hedef olarak belirlemesinin temelleri şehzadelik yıllarına rastlar. Babası II. Murad’ın veziri Çandarlı Halil Paşa ile olan nüfuz mücadelesinde II. Mehmed, İstanbul’un fethini saltanatının çıkış noktası, geleceğinin garantisi olarak görüyordu.

II. Mehmed boğazlara tamamen egemen olmadıkça topraklarının tam anlamıyla güvende olmayacağını biliyordu. Zor zamanlarda Anadolu’dan Rumeli’ye ya da Rumeli’den Anadolu’ya kolaylıkla geçebilmeliydi. Fakat İstanbul Rumların elinde bulunduğu sürece bu mümkün olmayacaktı.

Osmanlı İmparatorluğu İstanbul’u fethederek boğazlara hakim olacak ve deniz ticaretini geliştirecekti. Buraya hakim olursa Karadeniz’i bir Türk gölü haline getirebilir ve Akdeniz ticaretinde de söz sahibi olabilirdi. Yani bu fetihle hem kuzey ve doğu Avrupa’dan gelen ticaret yollarını hem de Karadeniz-Akdeniz arasında olan deniz ticaretini ele geçirip ticari ve ekonomik olarak güçlenecekti.

Bizans Döneminde Konstantinopolis

Fetih İçin Hazırlıklar

İstanbul’un Fethinde Kullanılan Toplar

II. Mehmed’in fetih için ilk adımı kuvvetli bir topçu sınıfı kurdurarak yüzlerce top döktürmek olmuştur. Topun ilk defa etkili bir silah olarak kullanılması bu muhasara ile başlamıştır. Bu bakımdan dünya savaş tarihinde ateşli silahların en etkili olarak kullanıldığı ilk kuşatma ve muhabere burada yapılmıştır.

Fatih, boğazı kontrol atına almak için Karadeniz ve Akdeniz Boğazı’nda karşılıklı iki kale yaptırdı. Sonra Karadeniz Boğazı içinde Güzelcehisar’ın (Anadolu Hisarı) karşısına Rumelihisarı’nı yaptırmış ve donanmasını güçlendirmiştir.

İstanbul’un sadece karadan kuşatılmayacağını bilen II. Mehmed, Gelibolu tersanesinde hummalı çalışmalar sonucu bir donanma meydana getirdi. Bu donanma 12 Kadırga 70 Kalyete ve 20 küçük gemiden oluşuyordu.


İstanbul Kuşatması Esnasında Osmanlı ve Bizans’ın Durumu

II. Mehmed, jeopolitik olarak Rumeli ve Anadolu topraklarının ortasında irtibatı engelleyen bir konumdaki Bizans’ın başkentini artık avuçlarının içinde görmekteydi. Surlar tarafından iyi korunan şehrin abluka ile teslim olmayacağını ve abluka sırasında Avrupa’da askeri yardımın gelebileceğini hesaba katarak klasik kuşatmaların dışında bir plan yapmıştır.

Dönemin kaynaklarında kuşatmaya katılan Osmanlı kuvvetlerinin sayısını 100.000 ile 300.000 civarında değişmektedir. Bu rakamın dörtte birini yeniçeri ve kapı kulları teşkil etmekteydi. Osmanlı ordusunda bilhassa toprak altında tünel kazan lağımcı grup arasında önemli sayıda Sırp madencinin bulunduğu, ayrıca Alman, Bohemyalı ve Macar ustaların görev yaptığı da belirtilir. 

Silah ve teçhizat yönünden çok kuvvetli olan orduda asıl gücü Anadolu ve Rumeli tımarlı askerleri teşkil etmekteydi. Savaş sırasında en etkili rolü piyade askeri olan kapıkulu ve özellikle ön saflarda çarpışan azaplar oynamışlardır.

Orduda ayrıca, çeşitli yörelerden gelmiş gönüllüler ve başıbozukların yanında içlerinde devrin büyük mutasavvıflarının da bulunduğu tekke şeyhleri ve dervişler de vardı ve bunlar askeri manevî açıdan teşci ediyorlardı. Padişah üzerinde büyük nüfuz sahibi olan AkşemseddinMolla Gürani ve Molla Hüsrev gibi tanınmış alimler, hem II. Mehmed‘i hem de kumandanları manevi bakımdan destekliyor, dini görünüşü ve görüşü sağlamlaştırıyorlardı.

II. Mehmed 5 Nisan‘da, Lykos (Bayrampaşa) vadisinin sol tarafındaki tepenin (Maltepe) üzerinde otağını kurdu, daha sonra birliklerini biraz daha öne alarak cephe oluşturdu. Ayrıca Marmara sahillerinden Haliç‘e kadar uzanan sahil surlarını da deniz yönünden teftiş ettirdi.

Sultan Mehmet kuşatmaya başladıktan sonra Bizans İmparatoruna İslami geleneklere uygun olarak Mahmut Paşa’yı yollayarak şehrin teslim edilmesini istemiştir. Ancak teklif reddedilmiştir.

Osmanlı kuvvetleri kuşatmanın başlangıcında başarılı olamamıştır. Çünkü toplar surlara her ne kadar ciddi zararlar verse de Bizans bu yıkılan surları kısa bir sürede onarabilmişti. Aynı zamanda donanma zinciri kırarak Haliç’e de geçmeye çalışmış fakat bu saldırıları da başarısız kalmıştır.

Osmanlı birliklerin büyük bir bölümü Edirnekapı, Topkapı ve Silivrikapı arasına yerleştirilmiş bir kısmı da Pera Tepelerine, Galata surları çevresine yerleşmiştirler. Avrupalı devletler kuşatma altında bulunan Bizans’a donanma ile askeri yardım gönderdi. Gönderilen bu gemilerde yiyecek, cephane, para ve asker bulunuyordu. Padişah’ın emri ile Osmanlı donanması Marmaraya bu filoya karşı savaşmaya gitti. Yeşilköy açıklarında gerçekleşen muhabereyi Osmanlı donanması kaybetti ve yarım filosu Bizans’a ulaştı.

Daha sonra Galata tarafında bulunan Osmanlı kuvveti Bizans tarafına geçebilmek için Haliç üzerine hızlı bir şekilde köprü kurmaya başladılar. Bu köprü ile fethe kadar asker ve malzeme naklinde kullanılmış, yanlarına konan küçük toplarla da zayıf olan Bizans surları dövülmüştü.


21 Nisan’ı 22 Nisan’a bağlayan gece Sultan Mehmet donanmayı Tophane önündeki sahilden başlayarak Haliç sahiline kadar karadan yürüttü ve gemileri Haliç’e indirdi. 60 tane irili ufaklı geminin Haliç’te ansızın görülmesi önceki başarısızlıkları örttüğü gibi askerin maneviyatı üzerinde de etkili oldu. Buna karşılık Bizans‘ta büyük bir şaşkınlık ve hayal kırıklığına yol açtı.

Kara surları cephesinde ise 6 Mayıs‘taki Bayrampaşa deresi üzerindeki surlara yönelik umumi hücumla muhasara yeniden şiddetlendi. 12 Mayıs‘ta Tekfur Sarayı ile Edirnekapı arasına hücum edildi. Edirnekapı – Eğrikapı surları yoğun top atışlarıyla iyice çökertildi. 16 Mayıs‘ta yer altından büyük bir tünel kazıldı ve bu tünel surların altından geçirilerek şehir içine kadar uzatıldı fakat Bizans tarafından fark edildi ve bu tünel çökertildi. 18 Mayıs‘ta büyük boyutlarda inşa edilen yürüyen kule ile surlara yapılan hücumda başarısızlıkla sonuçlandı, kule yakılarak imha edildi. Daha sonraki günler top atışları bütün şiddetiyle sürdürüldü toplar duvarda üçgen teşkil edecek şekilde atış yapıyordu, daha sonra da burası çökertiliyordu.

23 Mayıs‘ta II. Mehmed, İsfendiyaroğlu İsmail Bey‘i elçi olarak gönderip şehrin teslim edilmesini halkın canına ve malına dokunulmayacağını söyledi. Fakat Bizans bu teklifi kabul etmedi.

21, 22, 23 Mayıs’ta Türklerin açmış olduğu lağımlar yok edildi ancak bir burcun yıkılmasında başarılı olunmuştu. Muhtemelen 26 Mayıs’ta toplanılıp taarruzun 29 Mayıs’ta yapılmasına kara verilmişti. Aynı akşamdan sonra Rum donanması yıkılmaya başlanmıştı. Bununla birlikte Bizans için surların tamirine zaman bırakılmıyordu.

27-28 Mayıs günleri hazırlık yapmakla geçti. Topçu kesintisiz bir şekilde surları bombardıman etti. Bizans’ın düşüşü ile neticelenen son saldırı 29 Mayıs Salı günü sabaha karşı gerçekleşti. Saldırı daha çok Topkapı ve Bayrampaşa yönünde yoğunlaşmıştı.

Nihayet Topkapı’da dış surlardan sonra iç surda yıkarak Türk kuvvetleri şehre girdi. Türk bayrağı artık burçlarda dalgalanıyordu. II. Mehmed artık Fatih olmuştu.


30 Mayıs günü öğleden sonra Fatih Sultan Mehmet görkemli bir şekilde kente girdi. Ayasofya’ya gelerek burayı gezdi ve bir fethin hakkı olarak Ayasofya’nın camiye çevrilmesi emrini verdi. Şehirdeki ilk Cuma namazı Ayasofya’da kılınmış oldu.

Şehitlerimizin ruhları şad olsun.

BENZER İÇERİKLER

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Popüler İçerikler